HERKES HALİNDEN MEMNUN GİBİ

01:43


Yavaş yavaş terk edilmiş lüks alışveriş merkezlerinin bomboş katlarında tıkır tıkır kendi topuk seslerimi duyuyorum, içimde heyecanla koşar gibiyim neredeyse. Arabayı otoparka bırakmıştım, evet artık böyle bir şey de var, lüks alışveriş merkezi artık bu konumunu daha çok otopark olmaya bırakmış ve yer bulmak çok zor. Ben bulmuştum ve arabayı park edip biraz içeride oturup öyle çıkmıştım. Çok uzun süre geçmemişti de... Yürüyen merdivenlerden inerken sırasıyla bir baharatçı geçiyorum, bir lostra, bir süpermarket ve sonrasında bir de ilaçtan çok ucuz güzellik ürünleri satan eczanemsi bir güzellik merkezi... Vergisini zamanında ve dürüst bir şekilde ödediğinden asla emin olamayacağınız, sivilce ve kepeği mucizevi bir şekilde tek yıkamada geçirebileceğini iddia eden yerlerden birisi daha... Burayı en son hatırladığım zamana göre her şey ucuzlaşmış ve kalitesizleşmiş ama buna şaşırmayı uzun zaman önce bıraktık. 

Yanımdan mali müşavir olduğunu tamamen evrak çantasına bakarak tahmin ettiğim hafif orta yaşlı bir adam geçiyor. Muhtemelen aylık ziyaretini yapmış ve dönmek üzere otopark yolunu tutmuş, çok mutlu da değil. Zaten neden mutlu olsun ki? Hayattan böyle bir beklentisi olan kim kaldı? 

Birkaç kişi olmuş olabilir, ben de onları bulmak için büyük bir şirketin kampüsüne girip birkaç tanıdığı ziyaret edeceğim. Burası ülkenin en büyük mühendislik firması, diyelim. Ya da onlardan birisi... İlk defa giriyorum ve hoşuna gidiyor, benim uzun yürüyüşler yapabileceğim devasa bir alan ama muhtemelen çalışanlar bu şekilde bakmıyor. Görünen o ki, tahminim hiç de yanlış değil ve içeride sıkıntıdan kendi deyimleriyle geberen bir dünya mühendis var. Şok geçiriyorum ama nasıl... Kocaman bir mühendislik şirketinde kimse çalışmıyor ve herkes bütün gün alışveriş yapıyor. Kargo görevlilerinin vasıfsız sayılıp içerideki mühendislere hizmet ettiği ve onlardan daha çok para kazandığı garip bir düzen. Biraz daha bunalıyorum ve çok oyalanmadan ayrılıyorum. Geride bıraktığım sistemde her şey çok tıkırında ve öngörülebilir. Haliyle, herkes memnun. Sıkıntıdan geberiyoruz ama maaş aylık yatıyor ve güvencemiz var. Evet, başka ne isteyebilir insan?

Benimse, artık pek çok şey umurumda değil. Yeni dünyanın yeni düzeni. Belki bu da bir çeşit deliliktir. Arabanın termometresi dışarıdaki sıcaklığı -5 olarak gösteriyor, bu soğuk ve nemsiz havada nefes almak insana iyi hissettiriyor. Bir Rus romanında varoluşunu arayan yan karakterler gibiyim. Nereye gideceğini bilmeyen ama hep bir yere giden, gitmek zorunda olan... Sadece bu sefer karakterin modern bir arabası, topuklu ayakkabısı, Charlotte Tilbury ruju ve çekici marka etiketlerine sahip kocaman çantaları var... Bu ben değilim, ben bu karakterin de yan karakteriyim çünkü önemli birisi değilim. Basit düşünüyorum artık: Acıkınca ağzıma birkaç leblebi atıyorum, bolca su içmeyi ihmal etmiyorum ve bel ağrılarımla mücadele edemediğim için bir süreliğine çok fazla hareket etmiyorum. Gördünüz mü, çok kolay ve hiç kafa karıştırıcı değil...

Gün artık akşama döndüğünde benim içimde hala o mühendislerin sıkılmışlığının etkisi var. Kendi kendime nasıl ya diyorum nasıl, nasıl böyle oldular. (Nasıl mı oldular?) 

Böyle dramatik hikayeleri herkes gibi ben de seviyorum. Kafelerde gençlerin finallerine çalışırken akıllarına gelmeyen her türlü dramı içinde barındıran hayat gerçekleri bu hikayelerde insanın karşısına çıkıyor. Geleceğe dair o umutluluk hissi akşam anne-babamızın evine giderken titreşerek içimizde küçük ateşler yakmıyor muydu? Sevimli pırıltılar... Hepsi içimizde... Motivasyon, depresyon, depozisyon... Düşüncelere dalmışken tekrar acıktığımı fark ediyorum. Kendi kendime gülüyorum, listeye yeni bir ekleme, starvasyon... İşte burada hep aynı yerleri delice bir umursamazlıkla başa alıp alıp dolaşıyoruz... Sabah trafiği, öğlen trafiği, akşam trafiği boyunca. 

Bizimle birlikte tüm bu gizemli yerlerde bedenini bulmayı bekleyen hayaletler var, aniden bambaşka bir şehirdeyiz, aniden benzin istasyonundayız ve aniden otostop yapmaya çalışıyoruz, aniden oluyor her şey, aniden... Nefessiz kalıyoruz. Aniden. Bir şey başlıyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder