STOCKHOLM: KANELBULLAR REHBERİ (HAYLİ GEREKLİ BİR REHBER)

09:41


Muhtemelen bu bloga yazdığım en keyifli yazılardan birisi bu: Daha doğrusu yazıma hazırlanma süreci en keyifli olan... Hızlı bir giriş yapacağım çünkü konuşacak çok şey var. Öncüllerimiz şu şekilde, kısa bir giriş:

1. 4 Ekim, her sene İsveç'te Ulusal Kanelbullar (Tarçınlı Çörek) günü olarak kutlanıyor. Tarçınlı Çörek, Türkiye'de bildiğimiz Tarçınlı Çöreklerden değil. Yapı olarak ülkemizdeki tahinli çöreği daha çok andırıyor diyebiliriz sanırım (şekerli olduğu için).
2. Bu günde, aslında bugünün olduğu haftada, şehrin her tarafında Tarçınlı Çörek (bundan sonra özgün adının kısaltması olarak Kanel diyeceğim) satılıyor. Fırınlarda, marketlerde, kafelerde, her yerde Kanel var ve herkes akıl almaz bir şekilde Kanel yiyor.
3. Tahmin edeceğiniz üzere İsveç'teydim ve yanımda beni başladığım diyete sadık tutmasını umduğum bir arkadaşım vardı.
4. Ve kaçınılmaz olan şey oldu: Kanel bataklığına bir daha hiç çıkmayacakmışçasına düştük...

Tam bu noktada flash'lı olarak şu yazıların yazıp sönmesini istiyorum: "5 günde nasıl 3 kilo aldılar?!! Stockholm'deki en iyi Kanel'cileri bulma uğrunda yitip giden gençlere ne oldu?!! Kanel peşindeki gençlerden 3 gündür haber alınamıyor!!!"

Öncelikle stratejimizden bahsedeyim:

Tüm bu çılgınlığa girişmeden önce aklımızda Ulusal Kanelbullar Günü olduğu vardı ancak sadece 4 Ekim'de biraz tadına bakarız şeklinde düşünmüştük. Ama o hafta Instagram'daki tüm Stockholm ve Stockholm Fan sayfaları çılgınlar gibi şehrin en iyi Kanel'leri listeleri yayınlamaya başlamıştı. Bu listeye ilk başta kayıtsız kalsak da zamanla herkesin en iyi Kanel arayışında olduğunu fark ettik ve kendimizi büyük bir toplumsal histerinin içerisinde bulduk. Bu listelerde sıklıkla yukarıda fotoğrafını gördüğünüz Bröd&Salt vardı ancak biz maalesef ondan hiç tadamadık. Aşağıdaki yazının büyüklüğünü gördüğünüz zaman neden tadamadığımızı zaten anlayacaksınız ama ben şimdiden söyleyebilirim: Gerçekten yer kalmadı. Yenilebilecek her Kanel'i yedikten sonra tükendik. Yürüyen kocaman Kanel'ler haline geldik ve durum ürkütücüleşti...

Şimdi sırasıyla bizim denediklerimiz, hadi başlayalım.

1. Grillska Huset, Stockholms Stadsmission, Stortorget, Stockholm, İsveç

Gamla Stan'da feci bir yağmura yakalanmışken kendimizi attığımız yerdi burası, Nobel Museum'un hemen karşısındaki köşede... Çok tatlı bir yerdi, filtre kahvelerinde refill serbest -her yerde olduğu gibi-. 

Bu arada İsveç'te filtre kahve aldığınızda sınırsız refill almış oluyorsunuz. IKEA'da sıcak kahve bardağına para verme olayı aslında bir gelenekmiş. Özel bir adı bile var: "påtår". Sadece kahvelerde geçerli. Hatta içeride 10 kupa kahve içtikten sonra termosunuzla take-away bile alabilirsiniz. 

"Ee peki buradaki Kanel nasıldı?" diye soracak olursanız: Yemin ediyorum doğru düzgün hatırlamıyorum. Buraya gittiğimizde o kadar üşümüş ve ıslanmış haldeydik ki ne bir şey yiyecek halimiz vardı, ne içecek. Yavru köpecikler gibi titriyorken yediğimiz bu Kanel'i genel ortalamayı düşünerek değerlendirirsem 6/10 diyebilirim. Soğuktu, aşırı lezzetli değildi ve zaten mükemmeli sonrasında bulacağımız için çok da yüksek puan vermeye gerek olmadığını düşünüyorum.



2. St Paul Bageri, Sankt Paulsgatan, Stokholm, İsveç

Södermalm'de... Illy Cafe ile yan yana, hatta birleşik. İçerideki ortamı tam olarak şöyle tarif edebilirim: Herkesin önünde Macbook ya da iPad'ler, bir kütüphanedelermiş edasında çalışılıyor... S.'ye sürekli herkesin grafik tasarımcı olduğunu iddia ettim ama eminim ki öyle değildir. Yeri çok güzel, Södermalm'i zaten çoook severim.

Kanel Değerlendirmesi: Epey güzeldi. 8/10 verebilirim. Bir süre yiyip yiyebileceğimiz en güzel Kanel'in bu olduğunu bile sanmıştık.





3. Fabrique Stenugnsbageri, Humlegårdsgatan, Stockholm, İsveç

Burada bizim gittiğimiz Fabrique'i işaretledim ancak Fabrique İsveç'in zincir fırını/kafesi. Hatta kendi kendime buranın "Simit Sarayı" diyerek epey eğlendiğim oldu.

Fabrique, çok güzeldi. Aşırı güzeldi.

İç ve dış dekorasyonu ayrı, ortamın sıcaklığı ayrı, yiyeceklerin tazeliği ayrı, kahvesi ayrı... Her bir şeyi ayrı güzeldi. Kanel'ine 9/10 verdik. Hatta bir ara bende şöyle bir his bile oluşmuştu: Kanel geleneği Fabrique'ten çıkmış bile olabilirdi. Burası Östermalm'deki, metronun hemen çıkışındaki şubesi. Ve inanmazsınız, içeride Elf kızları servis yapıyor.





Biter sandınız değil mi, bitmeeez.

Biraz da zincir marketlerdeki Kanel'leri denedik.

4. Coop Medborgarplatsen, Fatburstrappan, Stockholm, İsveç

İlki Coop.

İsveç'te her yerde Coop var ancak benim favorim kesinlikle burası: Sebebi Kanel'leri bizzat içerideki fırında yapıyor olmaları. Tam anlamıyla mükemmeldi. Hatta yediğimde hayatın anlamını bulduğumu sanmıştım ve işin garibi bunda çok ciddiydim: Hayat bi' 5 dakikalığına gerçekten anlamlanmıştı. Hem ucuz, hem lezzetli, her şeyiyle harikaydı. Gerçekten bir insan bu dünyada başka ne isteyebilirdi ki?

9/10. Hatta fiyat performans olarak bakacaksak, 10/10 diyorum (ama sadece bu şubesi için. Başka bir Coop'ta daha denemiş o kadar beğenmemiştik).

5. 7 Eleven, Stureplan, Stokholm, İsveç

7 Eleven'dan Kanel denemeyi aklımıza sokan şey hayli garip: Stockholm'de Birger Jarsgatan adında bir cadde var; hayli uzun, tamamen alışveriş ve yemek üzerine kurulmuş, genelde high-end mağazaların bulunduğu bir yer. Birger'de yürürken karşımızdan iki tane İsveçli genç ellerinde Kanel'lerle geldi ve bütün sokağı inanılmaz güzel bir sıcak Kanel kokusu sardı, biz de 7 Eleven'dan aldıklarını düşünerek neden denemiyoruz diyerek girdik (ne kadar mantıklı argümanlar, harikayız).

Kanel'ini değerlendirelim: Hmmm... Favorimiz diyemem, ama çok kötü de değildi. 7/10 olabilir.



Pressbyran, yine İsveç'te her yerde bulabileceğiniz bir yer. Bilhassa metro altlarında. Ben, sonrasında Birger'de gördüğümüz çocukların aldığı Kanel'leri buradan almış olabileceğini düşündüm (sebebi altlarındaki beyaz pişirme kağıdı). Sanırım burada yemedik, çünkü hatırlamıyorum. Ama fotoğrafı vardıysa yemişizdir şeklinde düşünüyorum. Bir ara Kanel yemekten bilincimi kaybetmiş olduğum için bu yazıyı görüp deneyecekler için burayı ekliyorum. S.'ye sorduktan sonra güncelleyeceğim, şimdilik ?/10 şeklinde kalabilir.



Bizim yediğimiz Vete-Katten altta fotoğrafını gördüğünüz yer değil, ancak haritada doğru yeri işaretledim. Hamngatan'da, yanlış hatırlamıyorsam Galeria adında bir AVM'nin içerisindeydi. Vete-Katten'i Stockholm'ün yerlileri çok övüyor ancak Fabrique'den daha iyi olduğunu düşünmüyorum. Bu sebeple 8/10 diyeceğim. Kötü diyemem, ancak bu kadar çok Kanel yedikten sonra sınırlarınız çok değişebiliyor.


Yine fırtınadan kaçarken "neden yeni bir Kanel daha denemiyoruz ki" argümanıyla denediğimiz bir Kanel. Çok uzatmadan değerlendireceğim: 8/10. Ortalamanın üzerinde, ancak kahvesini içemediğimiz ve içeride oturamadığımız için biraz düşürdüm. Normal şartlar altında maksimum 9 olabilir.



Mükemmel. Belki mükemmel ötesi.

MR CAKE, İsveç'in meşhur bir pastacısıymış, biz bilmiyorduk. İlk gün MR CAKE'e gittiğimizde (ben biraz da "hadi artık onu da deneyelim ve bitsin" modundaydım) Kanel'lerimizi take-away almıştık (oturma sırası korkunç uzundu) ve insanların neden o kadar uzun bir sırayı beklediklerini anlayamamıştık. Sonra dışarıda bir yerde oturup Kanel'i yediğimizde S. ile birbirimizin gözünün içine bakarak donakaldık. Resmen şehirdeki en iyi Kanel'i bulmuştuk. İnternetten araştırmaya başladığımda ise MR CAKE'teki MR CAKE'in (Roy Farres) az önce kasada konuştuğumuz adam olduğunu anladık. 


O gün 2 ayrı Kanel denedik ancak kesmedi ve ertesi sabah erkenden (pazar sabahı 9'da orada olmak üzere) bu sefer kahvaltıya gittik (bu arada avokadolu tostu ve omleti aşırı derecede iyiydi, pancake'ini o kadar beğenmedik). Çantalara da fazladan Kanel atarak zorla ayrıldık. 

Sonuca ulaşmıştık: Kanelbullar, MR CAKE'te yenirdi. Bu iş, burada bitmişti.


Bu süreçte Kanelbullar ile ilgili iki tane kitap aldım, ilki İsveççe. Tamamen Kanel ve çeşitleri üzerine (Yapay Zeka çağında İsveççe olmasının çok dert olmayacağını düşündüm?!). Diğeri ise MR CAKE'in kendi kitabı. Eğer olur da bir gün Kanel yapma telaşına düşersem, elimin altında olsun, tam nokta atışı olsun istedim.

İlgilisi için ikisini de linkleyeyim:



Sanırım bu kadar!

Bu uzun ve lezzetli yolculukta bana eşlik ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Bir sonraki hedefim, İsveç'in bir diğer ulusal lezzeti: Semla. Sadece Şubat ayında çıkan bu hamurişini de benzer şekilde tatmak için çok sabırsızlanıyorum. Şubat ayına kadar Kanel kilolarını verebilirsem ancak kendime gelmiş olurum, orası apayrı...

Görüşmek üzere!

ps: Bu yazıdaki tüm fotoğraflar Sony A6000 (Canon FD 35mm lens ile) ve iPhone XR ile çekildi.