NOKTÜRN -1-

07:48

Fırtına başladığında kanatlarını açıp süzülen bir kartal olduğunda...


Sen bir harikalareseri değil miydin yoksa bana mı öyle gelmişti? Muhtemelen bana öyle gelmişti.


Bu iştahımı kapatıyor. 


*


Varlık özüne döner: Ben özüme döndüğümde şehir hareketlenmeye başlamıştı. Şehir ufak ufak kıpırdanmaya başlamıştı ve uzaktan hızlı ama dingin gelen bir ayak sesi vardı, belli belirsiz. Yaklaşıyor mu diye emin olmak için dikkat kesilip dinlemen gereken, bu sesi tanıyıp tanımadığına dair kendinle çelişkiye düştüğün ve biraz daha zaman verdiğin... 


Sen bir harikalareseri değil miydiiin, yoksa bana mı öyle gelmişti? 


Muhtemelen bana öyle gelmişti.


Ben özüme döndüğümde şehrin bazı kahvehanelerinde mırıltılar dolaşmaya başlamıştı, havalar mı soğuyacaktı yoksa insanlar meydan heykelinin önünde mi toplanacaktı, neydi bu haberler, neydi dilden dile geçerken kulağına çalınan ama seçebilmek için sessizliğe ihtiyacın olan? 


Bir ritm bulmaya çalıştığın tüm o hayatlar içerisinde dolaşırken... Sen bir harikalareseri değil miydin, yoksa hey, bana mı öyle gelmişti?


Ben özüme döndüğümde şehrin üzerindeki soluk filtre dağılmaya başlamıştı, iddialı bir güneş yüzünde muzır bir gülümsemeyle etrafa artık hazır olduğunu söylemekteydi. Bundan sonra akşamlar bile akşam değil bambaşka bir şeydi artık, bir devinimdi bir dirençsizlikti. 


Sen bir harikalareseri değil miydin, yoksa kayan yıldızım, super Nebula’m, bana mı öyle gelmişti?


Ben özüme döndüğümde şehrin bazı yerlerinde fiyatlar artmaya, patisserie’ler dolmaya başlamıştı. Hani karar vermek için biraz daha zamana ihtiyacın olduğunu anladığın zamanlar olur ya, şehirdekiler bu sefer panikle zayıflamaya çalışmıştı. Sanki iştahlar açılmış ve bir şekilde herkes silikleşerek birbirine karışmıştı.


Sen bir harikalareseri değil miydin pain au chocolate’ım, yoksa bana mı öyle gelmişti?


Ben özüme dönerken aynı anda şehrin bazı yerlerinde insanlar heyecanlanmıştı. Cuma akşamı kıvrak danslar etmiş, Cumartesi sabahı erken uyanmışlardı; o gün oluşacak olan yeni bir şeyin parçası olmak için, bir ceviz yaprağının bir kent atmacasının titreyişiyle güne başlamışlardı. 


Sen bir harikalareseri değil miydin truffe de bourgognon’ım, yoksa bana mı öyle gelmişti? 


Ben özüme döndüğümde şehir ışıkları hep birlikte bir kırpışmış, gören gözleri şaşırtmış kendilerinden eminsiz bırakmışlardı. Sen bir harikalareseri olarak yollarında dolaştığın bu şehirden gittiğinde en güzel au revoir’ım, beni burada bir fırtınaya atmıştın. İçinde yaşadığında, sonra içinden çıktığında, hatta belki kaçtığında yaşayan yepyeni bir varlık haline geldiğin, fırtına... 


Varlık özüne döner: Ben ise özüme döndüğümde her şeyi değiştirmiştim. Gündüzü, geceyi ve her şeyi… Değiştirmiştim.