20/22

00:13

Ankara sabahında trafikte yol alıyoruz, babamla birlikte evden çıkmışız ve bi 5-6 kilometre sonra o kendisini Petrol Ofisi'nin köşede bırakıp şoför koltuğunu bana bırakıyor... Sabah 06:28'de Maruş'un miyavlamaları ile güne erkenden, çok erkenden başlamıştım, içeride yanan bir ışık görünce "keşke birisi kediyle oynasa da birazcık daha uyusam" dilekleri içimden geçiyor... İçeride yanan ışık annem, salonda, Maruş'un evdeki favori insanlarından değil... Uyanıyorum, kediyi kucaklıyor salona getirip anneme şikayet ediyorum, o sırada Maruş gurulduyor, çok mutlu... Biraz evi dolaşıp sonra hupp diye tekrar yorganın altına kayıyorum, bi 20 dakika daha uyusam çok güzel olurdu... Ardından hazırlık ve işte, arabadayız, babam ve Petrol Ofisi'nin köşesinde şoför değişimi... 


Bugün işe gelirken Cuma günü olmasının getirdiği bir yüreklilikle önce Ekşi Maya'da kahvaltı yapmak istiyorum. Ankara'da Kasım sabahı sisli, soğuk, hala hafif karanlık... Devlet dairelerine giden kadınlar servisten inerken spor ayakkabılarını çıkartıp topuklulara geçiyor. Başkan'lar, yardımcıları ve arabaları etrafta... Ekşi Maya'nın içerisi sıcacık, kruvasanlar yeni çıkmış ve içerisi o kadar güzel kokuyor ki, bahçe tarafındaki bir ısıtıcının tam karşısına mayışıyor pamuk gibi oluyorum... Bir yerlerde sipariş verdim bile, Ankara ayazını dışarıda bırakmışken Jane Austen'in Pride and Prejudice'ine biraz daha devam ediyorum. Bu aklımın, zihnimin, tüm yorgunluklarımın üzerine bir Thai masajı etkisi yapıyor. Yavaş yavaş işe geçecekken kendimi biraz kandırıyorum, "mesai sonrası erken kaçabilirsem, Pataşu yerim belki"...


Önceki akşam bodrumdaki kitap kolilerini biraz kurcalamış, İstanbul'a getirmek için biraz kitap almıştım yanıma... Kitaplar son 1 haftada %40 zamlanmış, biraz eskileri hatırlayayım demiştim. Zor değil mi, pek çok şey çok zorlaşmadı mı artık? Dünyayı merak ettiğimiz zamanları geride mi bıraktık? Polonya'dan bir teknoloji firması benimle görüşmek istiyor bir hafta dönüş yapmıyorum, çok, çok tatsızlaştı her şey... Annemlere "yanınıza taşınacağım" diyorum şakayla karışık... Yılbaşı geliyor, yılbaşında Ankara'da olmak çok güzel değil mi... Gitmek istemiyorum buradan her gelişimde olduğu gibi, Ankara'nın tüm caddelerine serilmek kış sokaklarında salaş salaş gezmek istiyorum. Soğuk oysa, çok soğuk ve insan bir türlü tam olarak ısınamıyor sanki. Ama burada yazdığım yazı, aldığım not bile farklı geliyor, her şeyde hayali pirinç ışıkları oluyor yılın bu zamanında, neredeyse sabah trafiğinde bile, elektrik direklerine gerilmiş...


Arkadaşlarla buluştukça birbirimizin gözlerinin içine bakıyoruz, ne hakkında konuşacağız ekonomik kriz mi, birbirimizin arkadaşları ya da eski aşklarımız mı, boyun ağrılarımız mı... Aralık ayı omuzlarımıza kendi ağırlığını bıraktığı zaman silkelenip kurtulmaya çalışmıştık, bak şimdi akşam mahalle marketlerini geziyoruz artık... Birlikte gezdiğimiz tüm o yabancı marketlerin yabancı reyonlarını hatırlıyorum; yeni tatların o yakın, insanı heyecanlandıran ihtimali, olasılıklar evreninden çekip aldığımız şeyler... Yeni bir şehre alçalırken uçak'ı, yeni bir şehre inmişsin havalimanı, havalimanından çıkınca içine çektiğin ilk nefes... "Eh buradayım" hissi... 


Ne diyordum, işte, yılbaşı...


"Gizem bir geyik başı gibi uzanıyor aramızda." - l.m.


Artık eskide kalmış ve tüm tozunu kendi içerisine dökmüş her şey gibi, 2021'i de pervasız bir saç savurma hareketiyle arkamızda bırakmamız gerektiğini düşünürken bir çay daha istiyoruz dışarıdaki soğuğa karşı. Ne hakkında konuşacağız, ekonomik kriz mi? Birbirimize anlatmak istediğimiz çok şey olurdu şüphesiz, birbirimize her ay maaşlarımız yattıktan sonra harcamaları ve ödemeleri hangi sırayla yaptığımızı açıklamak ve birbirimizden akıl almak isteyebilirdik... Kredi kartını nasıl kullandığımızı, taksitle mi peşin mi alışveriş yaptığımızı, genel geçim stratejimizi, benim tam olarak hangi ayın faturasındaki hangi rakamı gördükten sonra evde babam gibi sürekli ışık kapatmaya başladığımı veya senin içinde bulunduğumuz o gün hangi kahveyi tasarruf olması için içmediğini... Bunların yerine yeni yılı konuşuruz bir umutlanma talebiyle, 2022'nin telaffuz ederkenki algısının nasıl olduğunu biraz kurcalarız hayli kafamıza göre linguistik yöntemlerle... 


Vakit bir Suadiye rüzgarı gibi geçip gider, anlamayız...