Königsplatz'da akşam üzeri. Kış akşamı.
Bu toprakların karla kapanan masumiyetine inanmak istiyorum ama bu mümkün değil. Artık pek çok şey mümkün değil.
Alemgir Şah, meydana çıkıyor. Tarihte bazı mesafeler var katedilmesi gereken, bazı şehirlerin yakılıp yıkılması gerçekten gerekiyor ve tekrar oluşması için kontrolün gevşetilmesi de... Şu an böyle bir anın içerisindeyiz, garip bir rüzgar esiyor aramızda, bir şey taşımayan bomboş bir rüzgar. Hislerini kaybetmiş bir rüzgar ve kendisine yeterince güçlü bir engel bulana kadar çarparak ilerliyor. Bu rüzgarla birlikte ben de buraya kadar geldim ve işte, Alemgir Şah meydana çıkıyor. Tüm bu yıkıntıların arasında; parlak, vahşi bir mücevher gibi… Rüzgâr sessizleşiyor, toz duruyor. Toprak. Duruyor. Bir anda dönüş yolunu düşünüyorum. Dönüş yolu uzun, meşakkatli. Ne kadar çok uğraştım buraya gelirken. Ne kadar çok yoruldum. Ama burası henüz yorulacak bir yer değil, burası, henüz dinlenmeyi hayal bile etmememiz gereken yer…
Büyük bir meydanda, birazdan kaybedeceğimiz sakinliğin son tadımları… İçeriye çekiliyorum, kendi saflarıma; çok, çok ağır olmasını istediğim kapıların sürgülerini gürültülü bir şekilde kapatıyorum ve sessizliğe geçiyorum. Bu çok ağır kapıların arkasında biraz daha güvende hisseder miyiz, emin değilim. Bu kaygı, kapıların arkasında bırakabileceğimiz bir kaygı mı? Hızla geri çekiliyorum, geldiğim yere kadar. Çocukluğuma kadar… Geri. Çekiliyorum çok ağır kapıların arkasında. Burada sadece ben varım ve bir de tuhaf, incecik bir içgüdü, yaşama içgüdüsü. Hayır hayır, tutunabilme içgüdüsü. Burası, benim tutunacağım yer. Burada Alemgir Şah meydana çıkar ve tüm ölülerin ortasında durup bayrağını açmaya başlar ağır ağır… Burası, başladığımız yer değil, burası bin bir emekle geldiğimiz yer… Buraya gelmek için fedakarlıklar yaptık. Buraya gelmek için arkamızda bıraktığımız onlarca bile değil, yüzlerce, binlerce insan… İşte yerlerde yatıyor kanlar içerisinde. Alemgir Şah kılıcını bileyler ve kaldırır... Kılıç, yerine koyulacak bir kılıç değil. Kılıç belki biraz uyudu ama dinlenemedi. Kılıç geceleri bir gözü kapalı, bir gözü sicim gibi etrafı tarar bir halde… Kılıç tedirgin ve sallantıda, sabırla biriktiriyor… Kılıç, beklemede...
İnce bir ipin üzerinde…
Tarihte bazı şehirler var yakılması gereken, bazı şehirlerde hiç kimseyi gerçekten bırakmamak gerekiyor, bazı şehirlerde ise kontrollü bir gevşeme yaşanmalı… Her şey yukarıdan gördüğümüz gibi, ince bir ipin üzerinde tuhaf bir denge var. Bazı dönüşler açık ancak biz o kadar ilerledik ki artık…
Tuhaf bir denge...