Her zaman ilk önce yol tarifi vererek başlardım ama bu sefer öyle değil, Minon kapalı bir yer çünkü, sadece özel sipariş üzerine çalışıyorlar, ziyaretçilere açık değil. Ama bizi çok tatlı bir şekilde misafir etmeyi kabul ettiler ve kamera arkasında, o güzel pastaların gerisinde neler olduğunu görme şansı bulduk. Bu yazıda hem dijital hem analog fotoğraflar kullanacağım ama analogları sona sakladım. Orası daha çok ilgilisi için olan kısmı olacak.
Burası Minon Cakes mutfağının sadece bir kısmı. Her şeyi özenle, kendileri seçmişler, hatta aydınlatmalara kadar kendileri seçmişler. Arzu hanım, ki kendisi Minon’un kurucusu olur, Fransa’da Cordon Bleu Paris’te eğitim görürken yavaş yavaş biriktirdiği her şeyi getirmiş Türkiye’ye ve en sonunda böyle bir yer oluşmuş. Aslen Bilkent mezunu, üniversitede okurken pastacılık anlamında hiçbir ideali olmayan biriymiş. Yani o da sonradan hayalindeki mesleği bulan şanslı gruptan, ama gelin görün ki kendisi mutfakta çalışırken işinden nasıl bir zevk aldığını hissedebiliyorsunuz.
Burası tezgahın devamı. Biz oraya gittiğimizde Arzu hanımın annesi Ayşe teyze (teyze, çünkü çok sevdik kendisini :) de oradaydı ve bize zamanında kızına pasta yapmak konusunda hiç destek olmadığını söyledi. Hatta Türkiye’ye dönüp bu işi yapmaya başlamasına kadar olabileceğine inanmamış da. Ama şimdi kızına yardım ediyor ve durumdan son derece memnun.
Hala mutfaktayız. Hatta size şunu göstermeyi unutmayayım. Bu tarz “make of”ları, hazırlık aşamalarını çekmek pek bana göre değilse de yine de göstermeden geçmek istemiyorum:
Hadi bir tane daha.
Bu pastanın yapımı burada bitiyor ve bittiği anda mutfağın durumu aynen şu şekilde:
Enine boyuna her köşesini gördük ama ben çekmeye hiç doyamadım. Linda Lomelino tarzı gerçekten çok tatlı (tatlı derken, gerçekten tatlı eheh), insan bulunca bırakamıyor.(Çapraz camlardan ışık aldığı için ışıkla yaşadığım büyük sorun paha biçilemez ama.)
Şimdi biraz daha sol tarafa gidelim, benim en sevdiğim köşe kesinlikle burası. Yazının en başına fotoğrafını koymuştum ama bir benzerini koyma hakkım da olsun istiyorum (blogger insiyatifi, hihih).
Önce şunu yazdık:
Sonraaa..
Şu masaya biraz daha yakından bakalım, orayı burayı biraz değiştirelim, pastayı kaldıralım laleleri koyalım...
Çok fazla fotoğraf var ama içlerinden birini seçip koymak hiç mümkün değil.
Ama burada bitirelim. Bundan sonrasını analog fotoğraflara saklıyorum. Uzun bir zaman sonra Zenit TTL’imi kullanmak burada nasip oldu, makineyi üstteki fotoğrafta görebiliyorsunuz zaten. Film 35mm Kodak. Biraz bakalım neler çıkmış içinden.
Önce pastayı ve puf’u (puf? Alman pastası gibi bir şey, tatlı bir hamur, içerisinde de krema var.) yaparlarken. O kadar misafirperver davrandılar ki her şeyden tattık neredeyse, çay içtik, pufflardan yedik, pizza yedik, yedik de yedik.
İşte böyle.
Bir devasa uzunluktaki Gittim ve Gördüm’ün daha sonuna geldik. Bu kadar fotoğraf varken daha da uzatmak istemedim, her bir ayrıntıyı anlatasım vardı oysa. Umarım beğenmişsinizdir, özellikle fotoğraflar hakkında yorumlar, eleştiriler bırakmayı unutmayın.
Minon Cakes pastalarından alabilmek için önce Instagram’da onları ziyaret edin. Adres BURASI.Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle,
Ankara Siparişleriniz ve bilgi için:
Tel: 0539 404 07 70 /
Mail: info@minon.com.tr
Sevgiler!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder