PAZAR, 11:18

08:32



Fırtına geldiğinde bu evde, artık barınağımız olan bu evde, oturma odasının tıkırtılarını dinleyerek bir süre güvende olabiliriz… 


Mutfak tezgâhına yaslanarak konuştuğumuz şeyler, bulaşık makinesi tabletleri, yulaf lapaları, çocukluk aşklarımız... 

Yeni bir kahve demlemek için cam hazneyi temizlerken aklımızdan geçen şeyler, rutinler, rutinlerimiz... Kalan posayı dökmeden önce çöp kutusunun organik geri dönüşüm tarafını el yordamıyla bulmak, üzerinde artık düşünmediğimiz davranışlar, Aralık ayı soğuğu, rüzgâr, daha çok rüzgâr...

Mırıl mırıl konuşmalar, kahve yanına tezgâh altından çıkan kuru meyveler ve birkaç ceviz... O an zihnim ikiye bölünmüş gibi, bir tarafım ne kadar sıradan diyor ne kadar sıradan ve ne kadar güzel. Tüm partiküllerimizle birlikte bu anı dolduruyoruz, bu mutfağı, üzerimizde pofuduk kazaklar, temizlik sonrası yakılmış salondan gelen vanilyalı mum kokusu ve titrek ışık, o gün evden çıkılmayacağı o kadar belli ki...
 

Fırtına geldiğinde bu evde, artık barınağımız olan bu evde, oturma odasının tıkırtılarını dinleyerek bir süre güvende olabiliriz… 


Hatırladığımız her şeyin içinde, coşkuyla yaşadıklarımız, oradan oraya koştuklarımız, kahkahalarımız, mutluluktan yemek yemeyi unuttuklarımız ya da yemeye doyamadıklarımız, o yukarıda, çok yukarıda ruh hali... İşte hepsi buraya kadar; hepsini bugünün, bulaşık makinesi tabletlerinden, yulaf lapalarından ve aşklarımızdan konuştuğumuz bugünün dinginliğine bırakıyoruz, usulca bir bırakış bu...

Usulca bir bırakış, zarar vermeden, ürkütmeden...


Kusurlu, kalitesiz, doğal...

Arkadaşça...

Karşılıklı oturuyoruz, dışarıda heybetli bir rüzgar var. Bakışlarımızla fırtına geliyor’laşıyor, başlarımızla birbirimizi onaylıyoruz. Fırtına geliyor. 


İçimizden gelen çocuksu bir "burası güvenli" hissi, burası sıcak, burası temiz, burası aradığımız her şey, burası bir kucak, bir annenin dizinde yatıp saçlarını okşaması, bir kardeş boğuşması, pati dokundurması... 

2 yorum:

  1. Merhaba sevgili yazar, yazılarını belki de blog açıldığından beri takip ediyorum. Satırlarında beni evime götüren, bir yaz akşam üzerinde, açık balkon kapısından perdeyi nazikçe içeri iten tatlı akşam üstü rüzgarı hissi var.(çok uzun bir cümle oldu ama benim için mutluluğun tarifi bu :) ) Birkaç yazı öncesinde kişisel yazılarının ilgi görmediğinden bahsetmiştin. Bence devam etmelisin. Ruha iyi gelen satıların ulaştığı bir yerler var. Belki de onlar da benim gibi ses vermekte geç kalmışlardır. Sevgi ve selamlar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba sevgili Hilal, bu yorumunun beni ne kadar mutlu ettiğini anlatabilmem imkansız! Blog yazmanın bedeli bu: Bazen (belki de çoğu zaman) sessizliğe konuşuyormuşum gibi gelir ve yine de bir umut yazmaya devam ederim. "Ruha iyi gelen satırların ulaştığı bir yer var", şöyle blogumun girişine yazmak istediğim bir yazı, gerçekten. Çok çok teşekkürler, iyi ki geldin, iyi ki buradasın!

      Sil