CHRISTMAS IN WIEN - DAY (PART I)

08:55

O zaman ona buraya kimin rüzgarıyla geldiği sorulacaktır. 

Sanki kutsanmış dualardan oluşan güzel bir sözle büyülenmişçesine etrafta dolaşmakta ve evinden bu kadar uzakta, hayatta bulmayı ummadığı şeyi bulmaktadır... 

Arada bir dalıp gitmekte ve sonra geri dönmektedir... 

Burada uzun uzun anlatacağım şey bir şehrin hikayesi değil. Burası bir kurtuluşun hikayesi. Burası, Viyana. 

Burası Viyana, tam 2 kere tam 2 kere kapısından döndüğün ve şimdi özler gözlerle etrafında dolaşıp kendinin olmasının hayalini kurduğun, ulaşılmaz Viyana. Bu hikaye sana tanıdık gelmiştir. 

Sokaklarında yürüyoruz beraber. Yılın bu vaktinde görkemli bir soğuğun içinde birbirine sokularak sıcak schnappslerini içen kadınları da dahil ederek, herkeste hafif bir sarhoşluk başlamıştır. Duyduğunda içini ısıtan bir gülüş, bir tay masumiyetindeki bakış, Karlsplatz’ın avlusunda gelip seni bulmuştur. Eski şehrin içindeki büyük caddelerde yürürken birilerinin arkasına takılmış, dünyayı bir an görememiş ve şehla şehla bakakalmışsındır. Bu hikaye de, sana tanıdık gelmiştir. 

Bilmediğin yollara iddialı girişlerin... 

Aziz Stephan Meydanında her defasında olduğun yere çakılışların... Ve her defasında Kanal’ın kıyısında dans edişlerimiz, baksana, burada güzel bir hareket oluşturduk birlikte. 

Barok kubbelerin barok kubbelerin barok kubbelerin gölgesinde aylak aylak dolaşmalar ve Kudretli Süleyman’ın gölgesinde savaşmalar...  Sersem yılbaşı kalabalıklarını inatla aşarken hayatta inatla aştıklarını da düşünmüşsündür. Bu hikaye tam da bu noktada sana tanıdık gelmiştir: Birilerinin geçilmez Viyana’sı, birilerinin kış aşkı olmuşsun öylece geçip gitmişsindir...

Ve birilerinin hayalkırıklığı olmuşsundur: En son razı gelindiğin razı gelinmek zorunda kaldığın. Gerçekten de evinden çıktığında bir daha geri dönemeyeceğini biliyordun. İşte sevdiğin, sevildiğin bir evden çıktığında gerçekten de bir daha geri dönmeyeceğini bilerek... Bu hikaye, sana tanıdık gelmiştir.

Sonrasında hayatın süregiden akışı içerisinde bir yerde kaybolduğunda kendini Demel'de apfelstrudel denerken bulmuşsundur, yepyeni bir hayatın içerisinde yepyeni bir tadı tüm yoğunluğuyla ararken... Birilerinin soğuk Viyana'sı ve nefret edilesisindir; valizinin ağırlığıyla iki büklüm yürür halde görkemli bir katedralin gölgesinden geçerken, ah, yalnızlığını düşünüp nasıl da kötü olmuşsundur... 

Saklanmak istediğinde bir Orta Avrupa ülkesinin en büyük çikolatacısının arka reyonlarında seni görebilmişimdir, arkandan koşarak kapüşonunu başına geçirdiğim ve huysuz bir şekilde arkanı döndüğün zaman... Eh sen birilerinin muzır Viyana'sı da olmuşsundur, yüzünü astığında etrafın buz kestiği ve Avrupa'nın kapılarını sonsuza dek kapatmışsın gibi ketum ve çekilmez bir ruh halinde... 

Vaat ettiğin devasa sarayların, büyük bir görkem ve ürkütücü bir haşmetin içerisinde, diğerlerinin sesini bastırıp normalde ne düşündüğünü bilemeyecek kadar dağılmış bir Viyana da olmuşsundur...

Karlsplatz'da hava yavaş yavaş kararmaya başladığında bir çite yaslanarak hayatını biraz düşünmüşsündür...

Takdir edilmeyi bekleyerek ve asla takdir edilmeksizin geçirdiğin vakitler.

Kendine ait olanı sadece koruyarak değil geliştirerek de saklamaya çalıştığın bir Viyana olmuşsundur. İçten içe bildiğin ama hiçbir zaman düşünmek, fark etmek istemeyeceğin gerçek, yaşayan bir varlık haline gelmişsindir artık...

Kleines'ta aşık olduğun Sacher'de kalabalığa karışarak uçuştuğun, coşkulu, mutluluk saf bir mutluluk içinde...

O arada bir yerlerde, birilerinin Christmas Viyana'sı olmuşsundur: Kapısından girebilince büyüleyici, etkileyicisindir; tabii ki kapından girebilene, büyüleyicisindir...

Bu hikaye sana gerçekten de tanıdık gelmiştir...

PS. Bu yazıdaki fotoğraflar Sony A6000 FD 35mm ve Sony 50mm ile çekildi ve büyük bir keyifle, Lightroom'da editlendi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder