Ama önce yol tarifi.
KRAZ, en son yazısını yazmış bulunduğum Eagles Coffee’nin komşusu aslında. Adres de aynı şekilde, Hilmi Barlas Yaşam Merkezi içerisinde, Elizinn Pastanesinin tam arkası. Toplu taşıma kullanacak olanlar Çayyolu metrosunun son durağında inip ring servisine binebilirler, tam olarak önünden geçiyor. Ayrıntıları zaten biliyorsunuz.
Ben size fotoğrafları göstermek için sabırsızım açıkçası, olayımız tamamen bu, hehe.
Biz buraya tam 4 kişi gittik (standart ekibi artık biliyorsunuz, el mankeni 1-2-3 şeklinde gidiyorlar :) ve açılış olduğu için aşırı kalabalıktı. Kalabalıklar benim gibi iç mekan fotoğrafı çekmeyi sevenler için uzak durulması gerekilen durumlar olduğu için, aynı zamanda girişinin neredeyse hiç doğal ışık almaması sebebiyle kendimizi ikinci kata zor attık. Sonra oralar hep bizim oldu zaten.
Burası bizim bulunlduğumuz yer, üst katta sadece mobilyalar var. O kısım daha bir açık alan tarzı, sanırım sigara içenler için ayrı olarak düşünülmüş. Bu kata çıktığınız zaman tam karşınıza ise şöyle bir güzellik çıkıyor, resim sergisi var:
Biraz daha yakın? Bence olur.
Başka bir yerde fotoğrafını görsem sadece sergi salonu sanabilirim, o derece hoş bir ambiyans oluşturmuşlar içeride. Kafamızı şöyle biraz sağa doğru çevirelim ve...
Salvador Dali’nin portresi bile var???
Birinci katın kalabalığından ikinci kata kaçtık ve o telaş içerisinde çalışanlar bizi unuttu ama öyle nazik davrandılar ki anlatamam. Hatta etrafı ne kadar karıştırdığımızı size bir ara göstereceğim, şimdi ürkütmeden devam edelim ama.
Bu katın ışığı mü-kem-mel. Böyle soft, böyle rüya gibi gelen bir ışıkta uzun zamandır fotoğraf çekmemiştim. İnsan fotoğrafını çekmek için keşke daha çok şey getirseydim diye hayıflanıyor.
Buraya Zenit’imi de alıp gittim ama çok fazla fotoğraf çekemedim. Işığın bir türlü sabitlenmemesi ve Zenit’teki pozometre yoksunluğu, ayrıca analoga iç mekanlarda “hala” biraz güvenememe beni iyice sinir hastası yapmadan dijital makinelerle çektim fotoğrafları. Burada @harvard18′in elindeki makine Sony A7′si.
Bu bir Gittim ve Gördüm yazısından çok “etrafa bir de böyle bakın” yazısı oldu aslında. (Bu garip isimlendirmeler zincirine bir noktada son vermeliyim bence.:)
KRAZ’la alakalı en sevdiğim şeylerden biri self-servis olması. Self-servis güzel bir şeydir arkadaşlar, ister inanın ister inanmayın, mekanlarda buna bile bakar hale geldim. Self-servisin psikolojisi hoştur çünkü, insanda kısa vadeli zarardan sonra uzun vadede geçirilecek güzel vakitleri temsil eder.
Bulunduğumuz kata bir de yukarıdan bakalım şimdi.
Böyle otantik bir aydınlatma bulmuşken bir de karşıya bakalım tekrar. Güzel bir bakış olmasına çalışalım ama.
Merdivenlerde dolaşmayı bırakıp sizi biraz dinlendireyim şimdi. Ne var ne yok onlardan bahsedeyim.
KRAZ, Petra’nın efsanevi kahvelerinin satışını yapıyor, bütün kahveleri Petra kaynaklı yani. Burası Ankara’da bulduğum ilk Chemex satışı yapan yer, aynı zamanda Chemex’le demlenmiş kahve de içebiliyorsunuz. Ben her zamanki gibi latte aldım, sert shot’ları sevmeme rağmen buranın latte’si bana biraz acı geldi. Tat olarak Ankara’daki kıyasını yapacak olursam Kafes Fırın’ın latte’sinden biraz daha koyu olduğunu söyleyebilirim.
(Genelde elini şöyle tut böyle tut diyerek insanların başının etini yediğim için kadrajın karşısında olmanın ne demek olduğunu anladım: Harika bir şeymiş ya. İnsan kendini özel hissediyor hehe. Bu fotoğrafı Zeyl çekti.)
Buranın lattesi de yine Çayyolu standartlarında, tam olarak bilemiyorum ama yanlış hatırlamıyorsam 8-9 lira civarında başlıyor fiyatı. Öteki kahveler de yine 7-8 diye başlayıp yukarı doğru çıkıyor.
Menü ve bütün fiyatlar sitesinde yazıyor gördüğüm kadarıyla. Genelde soranlar olduğu için şimdiden söyleyeyim: Alkol mevcut değil.
Üçüncü dalga kahvecilerin Ankara’nın her köşesine açılmasına her gün biraz daha seviniyorum. Aslında biraz hayret de verici. Bir şekilde talep arttığı için arz atmış olabilir mi, merak ediyorum, 3 sene önce Aylak Madam ve Starbucks’tan başka bir yer bilmezdik Kızılay’da. Biz burada fotoğraf çekerken çalışanlardan biri yanımıza gelip “Siz de yeni bir yer mi açacaksınız” diye sordu hatta.
Bu dağınıklığı tanıyorsunuz. En son şu tepsileri ışığı kol saatlerin üzerine yansıtmasın diye dik bir konumda masanın üzerine koymuştuk. Bu küçük ve korkunç ayrıntılardan bahsetmeyelim ama.
Şuradaki renklere bayıldım, kapatmadan önce bir kere daha koymak istiyorum aynı köşeyi (blogger toleransı, bilirsiniz, yov).
Aslında burada çektiğimiz fotoğraflar iki kısımdan oluşuyor ve bu ilk kısımdı. İkinci kısımda da sizlere bir Lookbook çekimi göstereceğim. Onun heyecanı kesinlikle bambaşka çünkü ilk defa blogumda giyimle alakalı bir görsel dizisi olacak.
İşte bu kadardı, bitti.
Bu sefer bir kafenin her köşesini üstünkörü göstermektense bir köşesini ince ince göstermeyi tercih ettim, umarım hoşunuza gitmiştir. Alt katın dekorasyonunun kalite ve ayrı ayrı eşyaların güzelliği bakımından mükemmel olup, birlikte kaotik bir ortam oluşturduğu düzeni beni biraz yorduğu için bugünkü konseptimiz bu oldu.
Fotoğraflar hakkında yorum bırakmayı, eleştiri yapmayı unutmayın. Sizin de şuraya da git, burayı da çek dediğiniz yerler varsa mesaj kutum daima açık.
Adres:Görüşmek üzere,
Hilmi Barlas Yaşam Merkezi, 9G 2 Çayyolu, Çankaya / Ankara
Tel: (0312) 240 3646 İnternet adresi için TIK.
Sevgiyle kalın!
Not: Bu gönderide bütün fotoğraflar Fujifilm XE-1/35mm ve Sony A7/50mm ile çekilmiş olup, Adobe Lightroom ve VscoCam ile düzenlenmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder