KUZEY YOLU, Refshalevej 96

09:12



Bu akşam güneşine karşı elinde ne varsa dök ortaya!  Fethetmeye hazır, fethedeceğinden emin, fethetmek için teklifsiz. Kendi kendinin iddialısı, kendi kendinin meraklısı, işte akşam güneşi, dök içinde ne varsa! 


Artık tanıdık olan bu dünyadan uzaklaşıyor ve sade bir şıklık içinde kendi gemine binip uzaklaşıyorsun. Nasıl yani, beraber değil miyiz?


Buraya gelmemiz kolay olmadı, burası insanın karar alıp hop diye ulaşabileceği bir yer değil. Bak işte yürüyorum, her gün en az 10000 adım atarak 3 senede buraya kadar gelebildim, belki ben yavaştım, belki diğer her şey ağırdan aldı. Taşıdığım tüm o antik mühürlerle birlikte ben bu kadarını yapabildiğimde… sen kendi gemine atlayıp uzaklaşmıştın ve bu umurumda olamayacak kadar acelem vardı. Bir ritmi bırakmamam gerekiyordu, bir ritmi sürdürmem ve o hiç sönmeden kendi seviyesinde tutmam gerekiyordu. Aklımda hiçbir şey yoktu. tüm dikkatimle Goddard’ın akşam güneşine yürüyor ve kalan son parçaları elimden bırakmamaya çalışıyordum. Sen kendi gemine atlayıp kendi karmaşana doğru çekip gittiğinde biz sakinleşmiştik ve hayatımızda kötüye giden hiçbir şey olmamıştı. Görüyorsun ya, biz bırakmadık, bu nehirin bizi yatağına çalması da bizi yıldırmadı. Toparlanıp devam etmek için çok vakit olmadığını anlamadan çoktan ayaktaydık. Bırakacak değildik. Bırakmak, masada bile değildi. Etrafımızdaki tüm o insanlar, güzel arkadaşlarla, Kadıköy’de bir çay ocağında pek çok tabureyi küçük bir masaya yaklaştırıp oturmuştuk. Birbirimize anlattığımız tüm gerçeküstü hikayelerle birlikte ev yoluna geçtiğimizde saat geç olmuştu. Kendimi tekrar Kızılay’da Birsen Tezer dinleyerek dolaşan üniversite öğrencisi gibi hissettiğim birkaç an da yaşamıştım o günlerde… İster uykulu, ister uykusuz… Güzeldi. Kendime uzandığım zaman elini tuttuğum birisi vardı, o da oradaydı. Her zaman karşılık veren, her zaman sessizlik içinde dinleyen… İşte tüm bu hüznün üzerimden nasıl da kayarak gittiğine bak. Heyecanlı bir kanat çırpış, heyecanlı bir rüzgarına bırakılış. Biraz da tatlı yürüyüş… Çok uzun süre olmadı. Birer mühür gibi gururla taşıdığımız, annelerimizden kalan hatıralarla birlikte oturuyoruz burada... Bir çay ocağında pek çok tabureyi küçük bir masaya yaklaştırmışız ve pastane keklerinin kağıtlarını kıvırarak oturuyoruz... 



Kendini içinden çekip aldığın şeyler…


O günlerde, şefkatli bir iyilik halinin büyüsünü taşıyorum üzerimde. Bu iyilik haline aşığım. Kuzey yolu boyunca bu iyilik halini düşünerek yürüyorum. Sevimlilik. Sıcaklık. Tüm olasılıkları düşünerek içine kıvrılıyorum. Burası benim kurduğum bir yuva ve sen de hoş geleceksin. Kedi, mırıldıyor. Belki de, şimdiden hoş geldin bile. Sanki her şey mümkünmüş gibi, tüm dünyalarda her şey mümkünmüş gibi hissettiğimiz bir an yaşıyoruz. Mümkünmüş gibi. Bir büyüsü var bu anın. Bu anı seviyorum ama bu anın imkansızlığıyla bir daha büyüleniyorum. Efsunlu bir şey bu… Arkada, diğer insanların mırıl mırıl konuşmaları… Fark etmedikleri bir sahnede garip sözcükler fısıldıyorlar. Hangi alternatif evrende gerçek bu? Hangi dilde böyle bir şey var? Bilmiyorum… Bunlar, tüm bunlar anlamadığım şeyler… Belki unuttuğum,  belki de kafamda kurduğum şeyler… 


Kuzey yolu üzerinde uzun, soğuk bir yürüyüş… Bu yolu seviyorum. Bu yol bana bir kış akşamını anımsatıyor, Kasım sonu veya Aralık başında bir akşam... 






















Yeşil söğütlerin serin gölgesinden geçerken, dalların arasından aniden ortaya çıkan bir güneşle her şey mümkünmüş gibi olmuştu, bir an… O ses içimde kalk diyordu, kalk hadi. Muzaffer bir kumandana duyulan saygı gibi sözünden asla çıkmıyordum… Sadece bir kere raprap’lar bir kere tekler gibi olmuştu, o an bir sessizlik… İşte torunlarıma kadar anlatacağım uzun bir hikaye, sadece bu andan oluşmuştu… 


Oysa sen zaten kendi gemine atlayıp çoktan uzaklaşmıştın ve ben amansız bir çaba içerisindeydim, hiçbir şey umurumda değildi ve zaten olamayacak kadar hareket halindeydim, bit mek bilmeyen soğuk bir yürüyüş… Bırakmamam, kaçırmamam gereken bir ritm vardı, iflah olmaz bir ses beynimin içinde durmadan tingirderken…





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder