Ama her zaman olduğu gibi önce yol tarifi. (Çünkü ben bir yer keşfedip, gidecek yolu bilemeyince sinir olurum!)
Tomato, bilenler için Park Caddesinin hemen girişinde bulunuyor. Arabayla gidilmesi elzem, çünkü merkeze epey uzak. Ama toplu taşıma kullanacaksanız iki alternatif belirledim: Birincisi Meşrutiyet'ten kalkan 163 ve 165, Caddenin girişinde bırakıyormuş (ama deneyip gitmedim, yola çıkmadan önce tekrar bakın derim). Diğeri ise bir nebze daha kolay: Kızılay'dan Çayyolu metrosuna biner, son durak olan Koru'da inersiniz, yeri tam olarak Arcadium'un arka paralelinde kalıyor. İyi bir yürüyüşçüyseniz harika, değilseniz 2-3 km için bir taksi tutmanızı öneririm. Park Caddesinin hemen girişinde, zaten Elf gözleriniz hemen görecektir tabelasını. Bir bakalım:
Biz gittiğimiz zaman haftaiçiydi ve öğleden sonra 2-3 sularıydı. O yüzden epey sakindi ama sahibinin söylediğine göre cuma, cumartesi ve pazar günleri o kadar yoğun oluyormuş ki çoğu kişiyi geri gönderiyorlarmış. Ve belirteyim, hiç de küçük bir yer değil içerisi.
Bu fotoğrafı oturduğumuz yerden çektim ama daha sonra etrafta epey dolandıktan sonra (epey!) şu bisikleti görebilmek için daha uygun bir açı olmadığını fark ettim. Orası hemen giriş oluyor. Ama sol köşede gördüğünüz kapıdan içeriye bir adım attıktan sonra durun, size orayı göstermek istiyorum:
Bir tane daha!
Bu masaya tam anlamıyla bayıldım! Her köşesinden elli ayrı fotoğraf çekebilirsiniz ve hepsi de ayrı güzel olur eminim. Ama fazla ileriye gitmeden şöyle bir sağa bakalım:
Ha-ri-ka değil mi? Bu köşeyi bambaşka sevdim diyebilirim. Sizleri şimdiden bıktırmamak için biraz yavaşlayalım, bu sırada da size kapının hemen yanında gördüğüm küçük bir limon ağacını göstereyim:
Araya girmesem olmaz. Aslında bunu sonda söyleyecektim ama madem alakalı alakasız hiç susmuyorum, neden bunu da sormayayım dedim: Blogda ilk defa bir gönderide fotoğraf düzenleme şeklimi komple değiştirdim. Yorum bırakırsanız da bambaşka sevinirim bu konu hakkında. Biraz oturalım hadi.
Şu yukarıdaki fotoğraf tam bir blogger fotoğrafı olmamış mı ya, heheh. İnsanın ruhunda varsa demek ki...
Biz buraya 3 arkadaş gittik ve İtalyan restoranına uygun olsun diye (zaten menüde İtalyanca olmayan tek şey içecek isimleriydi, hihih) 2 lazanya, bir de pizza margarita sipariş ettik. Utanarak belirtmeliyim ki hayatımda ilk defa lazanya yedim (aferin, alkış). Ve birincisi, kesinlikle beklediğim gibi bir şey değildi (Garfield'ın oyununa geldik). İkincisi, spoiler vermek gibi olmasın, siz bana da pek bakmayın ama içinde erişte parçaları olan, üstünde kıyma olan, bir güveç dolusu peynir eritmesi gibiydi (gurmelik kim, ben kim). Normalde güzel olabilecekken bir noktadan sonra o peynir tam anlamıyla "baydı" arkadaşlar. İki kişi denedik, ikimiz de aynı şeyi düşündük. Ama yemekten önce getirdikleri atıştırmalıklara adeta bayıldık.
Neyse konumuz o değil. Konumuz çok başka. Çok oturduk, devam edelim:
Oradaki masalar düzenli bir şekilde yerleştirilmiş. Bence olmuş, tam İtalyan işi, kendi ağırlığını belli ediyor ama biraz da Türk havası var.
Bu gördüğünüz masaların tam karşısında fırın var. Orada yoğun bir çalışma var eheh. Bir bakalım:
Ustam bana selam gönderdi fotoğraf çekerken, ben de buradan ona selamımı gönderiyorum, ellerine sağlık tekrar. Şöyle biraz sağa bakalım:
Biz o kadar yollara düştük ama gidince fark ettik, şimdiden söyleyeyim çünkü bana sıkça sorulan sorulardan birinin cevabı olacak bu kısım. Tomato, alkollü arkadaşlar. Ama sanırım alkol alanlar için ayrı bir yer yapılmış:
Aklımdan tamamen çıkmış. Şimdi bu kadar ilerlemişken geriye dönelim, taaa en başa kadar gidelim. Size üst katı göstermeyi unuttum! Şöyle içeriye kafamızı uzatsak yeterli olur bence:
Bu kadar geri gitmeye kessinlikle değdi. Bu güzel oturma alanının karşısı iseee...
Bir de şunu göstermesem olmaz çünkü ben bu Amerikan stiline bayılıyorum. En son nerede bu tarz bir yer gördüğümü hatırlamıyorum ama bana bu modern duruş stil sahibi geliyor.
Yeter dediğinizi, bitir artık dediğinizi duyar gibiyim. Ama bitmiyor. Biraz fiyatlardan bahsedeyim. Menünün fotoğrafını çekmedim ama herhangi bir pizzanın fiyatı 20 liradan başlayıp yukarı doğru çıkıyor. Lazanya 24 lira (öğrenciyseniz kredinizi aldığınız gibi gidiverin). Yemekler de 30 lira ve küsuratları şeklinde artıyor. Kafanızda kaba taslak bir bütçe belirmiştir sanıyorum (kola da 6 liraydı sanırım).
Bu yukarıdaki güzel yerin, aslında restoranın derinliklerinde (keşifçi olarak ben kurcaladım her köşesini) çok çok çok güzel bir yer buldum. En yukarıda gördüğünüz fotoğraf orasıydı, sona kadar sabredemem deyip başa koymuştum (eheh). Şimdi biraz daha yakından bakalım:
Şu masanın güzelliği...
Ve manzarası da bir o kadar güzel:
Sanırım artık sona geldik. Birkaç bir şey:
Her zaman söylüyorum, bir mekana gittiğiniz zaman fotoğraf çekmeniz için size yardımcı olmaları kadar zarif bir şey yok. Bir de her köşesini göstermek konusunda hevesli olmaları da anlayışla karşılanabilecek bir durum. Bunca fotoğrafa rağmen yine de eksik olan çok fazla şey oldu, maalesef. Çekmediğimden değil (eeeh) ama artık bu yazının uzunluğu beni korkutmaya başlıyor.
Bu blog ağırlıklı olarak dekorasyon ve iç tasarım blogu olduğu için yemeye içmeye fazla yer vermiyorum, o yüzden kızmazsanız çok sevinirim. Böyle bir yer bulunca (ki Ankara'da pek fazla olmuyor, malum) keşke demekten de kendimi alamıyorum.
Gelelim ayrıntının ayrıntısı'na... Şu masayı görmezden gelmek imkansız. O da son fotoğrafımız olsun.
İşte böyle.
Yine sizi çok yordum, yine oradan oraya sürükledim ama umarım hoşunuza gitmiştir, umarım okurken bunalmamışsınızdır. Lütfen yorum bırakmayı, "şuraya da git" dediğiniz yerler varsa onları da söylemeyi unutmayın. (Ayrıca yukarıda bahsettiğim fotoğraflar konusunda yapıcı, yıkıcı, her eleştiriye hazırım eheh.)
Bu arada son notum benimle buraya gelen çok sevgili iki dostuma (onlar her yerde benimle!) ve Ankara içerisinde yol tarifi konusunda beni hiçbir zaman yarı yolda bırakmayan sevgili Miraç'a gelsin. Kendisine ne zaman yol sorsam hiçbir zaman beni geri çevirmedi, buradan çay borçlarımı da unutmadığımı belirtmek istiyorum.
Adres:
Park Cad.No.15 Ümitköy/ Ankara (0312) 219 0019Bu yazıdaki fotoğraflar Fujifilm XE-1 35mm lens ve LG-G2 ile çekilmiş olup, Adobe Lightroom ile düzenlenmiştir.
İnternet sitesi için TIK.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder